6 Ocak 2010 Çarşamba

Var böyle adamlar...


Çöpüne kurban olduğum NY!


Ürettiklerine bir reklamcının cin fikirleri de diyebilirsiniz, yaratıcı bir sanatçının eşi benzeri bulunmaz eserleri de. Yarı zamanlı reklamcı, tam zamanlı sanatçı; New York’lu Justin Gignac’la tanışın. Prestjili sanat okulu School of Visual Arts‘da mürekkep yalamış, son sekiz yıldır ekmek, su gibi temel gereksinimlerini çöpten; iPhone, Las Vegas tatili türü lüks ihtiyaçlarını da resmettiği tuvallerden çıkaran bir Amerikalı. New York-İstanbul arasında gidip gelen mail’lerimizde, yazdıklarının altında ‘Çöp ürettiğiniz için teşekkür ederim’ manasına gelen ‘Thank You for Littering’ cümlesi diziliydi. Altında da kartvizit bilgileri: Justin Gignac, Çöp Satıcısı, New York Şehir Çöplüğü.


Onu arayıp sormamın nedeni tam da buydu; mesleği. Gignac, bir çöp satıcısı. New York’un çöpünü küçük sert plastik küplere paketleyip http://www.nycgarbage.com/ adresinden 50 dolara satıyor. Bir de ‘limited edition’ çöpler var ki bu sınırlı sayıdaki çöp küplerine sahip olmak isteyenin, iki katını gözden çıkarıp 100 dolar ödemesi lazım. Muhteviyat çeşitli. Gignac’ın elde poşet, New York’un farklı çöplüklerinden topladıkları arasında plastik çatal, bıçak, bardak, eğri büğrü bira kutuları, yırtık metro-sinema-tiyatro biletleri, bazen bir ayakkabı teki, bazen de bir fotoğraf var. Çöplükte ne bulabildiyse... Topladıklarını küplere yerleştiriyor ve şehrin çöpü, sitede alıcısıyla buluşmayı bekliyor.


Çöp satma fikrini tetikleyen, 2001’de kendisi gibi staj yapan bir arkadaşıyla başlayan tartışma: “Paket tasarımının önemi üzerine konuşmaya başladık. Arkadaşlarımdan biri paket tasarımının önemli olmadığını iddia etti, ona katılmıyordum. Onları tasarımın önemine ikna etmenin tek yolu, insanların kesinlikle para verip almayacakları, değersiz bir şeyi paketleyip birilerini bunu almaya ikna etmekti. Times Meydanı’na doğru yürümeye başladım ve fikir karşıma çıktı... Çöp!”Çöplüğe ilk seferini bir torba ve kalın eldivenlerle yapıyor. İstikamet, o vakitler kaldığı öğrenci yurdunun çöplüğü. İlk ‘tasarım paketine’ parçalanmış bir bira kutusu, sarı bir ikaz bandı, kırık cam, bir metro kartı ve sigara izmariti yerleştiriyor. Sonrası çorap söküğü gibi...


Listede şimdilik Türkiye yok ama aralarında İngiltere, Avusturya, İsviçre, Fransa, Almanya, Avustralya, Japonya, Singapur, İspanya, İrlanda, Kolombiya, Güney Afrika ve Yeni Zelanda’nın da olduğu 25’ten fazla ülkeye postalamaya başlıyor ‘tasarım çöplerini’. Gignac, çöpten küpleri satın almak için herkesin farklı bir sebebi olduğunu düşünüyor. “Kimisi işin içindeki ince espriyi görüyor, bazısı da fikrin cesaretini seviyor” diyor. “Bazıları sevdikleri bir şehirden anı olsun istiyor. Kimisi tüketime yapılan eleştiriden hoşlanıyor. Yankee Stadyumu’ndaki son maç ya da Times Meydanı’ndaki yılbaşı gecesinin çöpleri gibi sınırlı sayıda olanlarda, insanların amacı tarihten bir parça saklamak. Bence New York’un çöpü göz zevkimizi bozan bir şey olduğu kadar, aynı zamanda yaşadığımız alanın canlı bir parçası ve anı yakalamak için de mükemmel bir yol.”


Küplerin içine yerleştirilecek çöpler için Gignac’ın en önemli önceliği kuru olması. Akan, kokan, küflenme potansiyeli olan atıklara pas vermiyor. Ona sorarsanız, çöp konusunda son derece seçici. İşin ‘enstalasyon’ kısmını da dikkate almak durumunda, bunun için küpün tam ortasına yerleştirilebilecek bir şeyler bulmaya çalışıyor; kahve fincanları, kırık bira şişeleri, cep telefonları gibi. Sonra da eserini tamamlayacak ve merkezdeki objenin etrafına yerleştirilebilecek şeyler arıyor. Favorisi eğlenceli, komik ya da hikâyesi olan parçalar; yırtık bir park bileti, ayakkabı teki, fotoğraflar gibi.

Genelde ‘kendi çöplüğünde’, yaşadığı Greenwich Village civarındaki restoran, mağaza ve bar atıklarının arasında dolanıyor. Ama sırf çöp toplamak için İrlanda kadar uzak diyarlara gitmişliği de var. Aklındaki de işi bu yönde ilerletmek esasında: “Sınırlı üretim için dünyayı dolaşıp her ülkenin kendi özel etkinliklerinden çöpler toplamak isterim. 2007’de Dublin’deki St. Patrick Günü için eşimle birlikte festivalden çöp toplamak üzere İrlanda’ya gittik ve 100 küp tasarladık. Çok tuhaftı, çünkü çöpler belirgin bir şekilde festivale aitti. New York’un çöpünü Roma, Tokyo, Rio ya da İstanbul’un çöpleriyle kıyaslayabilmek harika olurdu.”Karşılıklı mail’lerin son sorusunun yanıtını ‘yoğunluk’ sebebiyle yanıtlamamayı tercih etti maalesef. Onca insanın karnını doyurmak, üst baş edinmek amacıyla çöp seferleri yapmak zorunda kaldığı bir metropolde, tüm bu uğraşın bir parça ironik olup olmadığı mıydı soru. Yanıtı kendinde saklı kaldı...


İhtiyaçtan satılık resimler!


Gignac’ın eşi Christine Santora ile hayata geçirdiği bir diğer proje de en az çöp satma fikri kadar dudak uçuklatıcı: Karı-koca canlarının çektiği her neyse (Bazen bir dilim pizza, bazen lüks bir seyahat) önce güzelcene tuvale döküyorlar. Sonra da bu tuval üzerine akrilik ihtiyaçlarını http://www.wantsforsale.com/ adresindeki sitelerinden, piyasa fiyatlarına satışa çıkarıyorlar. 3 dolarlık pizza diliminin resmini 3 dolara, 100 dolarlık bikininin resmini 100 dolara satıyorlar. Resimler satıldıkça da doğruca gidip resmettikleri mal ya da hizmete sahip oluyorlar.

Gignac, “Fikir, Modern Sanat Müzesi’ni gezerken ortaya çıktı. En ilginç parça Las Vegas tatili için hazırladığımız seriydi. Seyahat için ihtiyaç duyduğumuz şeyleri çizdik; uçak biletleri, otel odaları, kumar oyunları ve açık büfe. Sattığımız en pahalı resimse eski dairemiz için çizdiğimiz kira çekiydi” diye anlatıyor.

İnsan dayanamıyor haliyle, “Hadi hatıra çöpü anladık da, insanlar buna neden para veriyor?” diye soruyor. Yanıt şöyle: “Sahip olmak istediğimiz şeyi çizip elde ettiğimiz gelirle gerçekten o obje ya da hizmeti satın alma fikri insanların hoşuna gidiyor. iPhone gibi, gerçekten pahalı çizimlerimiz de oldu ama 5.85 dolarlık dondurma gibi ucuz resimler de yapıyoruz. İki resim de eşit ebatta ve çabada oluyor ama resimdeki malzemenin kendi fiyatıyla etiketlendiriliyor. Almak istediğimiz şey, kullandığımız tuvalden ucuz olsa da sistem aynı. Sonra gidip resmi satılan her şeyin gerçeğini alıyor ve fotoğraflarını çekip yayımlıyoruz.”

‘Wants for Sale’ başarılı olunca çift konsepti hayır işine de uyarlamaya karar vermiş. http://www.needsforsale.com/ adresindeki resimler, hayır kurumlarının ihtiyaçlarından ibaret. Habitat for Humanity adlı vakıf için bir bulaşık teknesi çizip, teknenin fiyatı olan 100 dolara satıp gelirini de vakfa nakletmişler örneğin. “İnsanlar bu işleri seviyor, çünkü hem evleri için bir sanat eseri almış hem de başkalarına yardım etmiş oluyorlar” diyor Gignac.

New York’un çöpüne ya da şehirden sanatçı bir çiftin arzularına talip olan sanatseverlere duyurulur... /B.Ç.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder