25 Eylül 2009 Cuma

Sızdığım setler - 1 ('Ada' filmi)

Bildiğimiz set işte... Film ya da sevdiysem dizi setlerinden klavyeme takılanlar. (Yandaki fotodaki korkunç insan caaanım arkadaşım B.)









'Önemli olan insanın kendini zombi hissetmesi'

'Tebrikler! Zombi olmaya hak kazandınız...' Çekimleri pazartesi gecesi tamamlanan ilk yerli zombi filmimiz Ada'da 'figüran zombi' olmak için başvuran 550 kişiden 90'ının posta kutusuna 'Yaşayan Ölü'den gelen mesajın ilk cümlesiydi bu... Zombi adaylarından biriydim, çekim tarihlerini ve uyarıları (Üstünüz başınız kirlenebilir, çekimler gece yapılacaktır, vücudunuza sağlığa zararlı olmayan boyalar sürülecektir vs.) hatmedip söz verdiğim tarihlerde Büyükada'daydım. Diğer zombilerin arasında...

Sanat yönetmeninin uzattığı, itinayla yırtılıp hırpalanmış, 'kana' bulanmış kıyafetleri giyip, kayıt cihazım elimde 'türdeşlerimin' arasına karışıyorum. Memleketin ilk zombi filmine silüet olarak dahi olsa tuz serpme hevesi bir yana, yönetmenler Talip Ertürk ve Murat Emir Eren'den dinlediğim, zombi olmak için yanıp tutuşan, İstanbul'dan, İstanbul dışından yola dökülüp gelen zombisever kitleyle konuşmak istiyorum. Onlar makyaj sırasındayken, karşıma ilk çıkan İlyas Ay oluyor. 17 yaşında, lise öğrencisi. Perpa İş Merkezi'nde çalışıyor. 'Figüran zombi aranıyor' konulu haberleri görür görmez facebook'taki gruba başvurusunu yapmış. "Zombilerin Şafağı'nı falan izlemiştim ama oradaki zombiler bizim gibi değil, onlar biraz daha aptal zombilerdi. Biz öfkeliyiz, hedefe doğru kilitleniyoruz" diyor, Ay. Setteki ikinci seferi, ilk gece karanlıkta makyajı tamamlanmış olan ön plandaki zombi oyuncuları görünce hafiften korktuğunu söylüyor.
Büyükada'da, orman kampındaki sette zombi figüranların peşinde dolanmaya devam ediyorum, gözüm iskelede toplanırken elinde tekerlekli bavulu, ince bir sesle, "Afedersiniz, orada bavulumu koyacak bir yer var mıdır acaba?" diye soran genç kızda. İsmi Emine, onu bavuluyla görünce, kafamdan hızlıca 70'lerin 'artiz' olmak için evinden kaçmış genç kız havası esip geçmedi değil. Neyse ki durum başka; 20 yaşında ve ODTÜ'de mimarlık öğrencisi, Emine Özgür.
Yönetmenler Eren ve Ertürk'ün televizyon röportajını sonra da Facebook'taki 'zombi olmak istiyorum' temalı grubu görünce içi kıpırdanmaya başlamış. Ailesine durumu anlatamadan, ekipten "Kabul edildiniz" yanıtı gelince hemen, "Tamam geliyorum!" demiş, "Gerekirse kaçar, habersiz giderim" diye geçirerek içinden. Aile biraz endişe yapsa da onayı vermiş ve işte bavulu kostüm salonunda, kendisi zombi kostümleri içinde dışarıda rolünü bekliyor...
28 yaşındaki grafik tasarımcısı Murat Özkan ve 21'indeki işletme öğrencisi Soner Yıldırım, kendilerini bildiklerinden beri zombi filmleri izlediklerini anlatıyor. İkilinin katkı sunduğu bir de site var; 'korkusitesi.com'. Özkan "Yedi yaşımdan beri zombi filmleri izliyorum, ilk Evil Dead'i izlemiştim" diye anlatıyor, Yıldırım'ın beş yaşındayken izlediği filmse, türün 'babası' George Romero'nun bir filmi... İkisi de "Artık Türkiye'de yapılsa bir zombi filmi" diye bekleyenlerden. "Bu haberi almak bile yeterince heyecan vericiydi. Dahil olunca çok daha zevkli oldu" diyorlar.
Gazi Üniversitesi'nde İngilizce öğretmenliği öğrencisi olÖnan Hüseyin Ataseven, Ankara'dan düşmüş yola. Setteki ikinci gecesi, "Makyajı çıkarmak çok zaman aldı, üstümüz başımız bayağı kirlendi ama çok eğlendik" diyor. 22 yaşındaki üniversite öğrencisi Koray Aydın ise Kocaeli'nden gelmiş. "Thriller'ı hatırlatıyor" o da, "Çok önemlidir oradaki zombiler benim için..." diyerekten... Biz konuşurken Dükkan-ül Hayal ekibi ana rollerdeki zombilerin ağır makyajlarına girişiyor. Volkan Sarıkaya'yla tanışıyorum, Marmara Üniversitesi'nde elektronik haberleşme bölümünde okuyor. "Zombi filmlerinin ahengi korku filminden çok farklı. En çok Resident Evil'ı seviyorum" diyor ve ekliyor: "Figüranlara da daha kapsamlı makyaj yapılacak diye düşünmüştüm ama sonra gördüm ki bu önemli değil. Önemli olan insanın kendini zombi hissetmesi..."
Henüz "Neden buradasınız?" soruma maruz kalmayan 'sivil' giyimli bir kaç kişi görüyorum, onlar 'kaçanlar' olmak üzere buradalar. Yeterli zombi popülasyonu sağlanınca, figüranların bir kısmına tekrar 'insan olma şansı' verilmiş mecburen. Ama kimse durumdan şikayetçi değil, 31 yaşındaki işletmeci Orkun Akdağ sakin bir şekilde başına gelecekleri bekliyor. (Gecenin ilerleyen saatlerinde aynı sebeplerle zombiliğe veda edip özüme dönen ben de kendisiyle birlikte aynı grupta tabana kuvvet kaçmaya başlayacağım...)
Bir köşede beklemekte olan Soner Adıgüzel, Arca Cepni ve Fırat Karahan'la konuşmaya başlıyorum. 28 yaşındaki Adıgüzel bir Starbucks mağaza yetkilisi. "Ben kaçanlardanım. İçinde olmak istedik projenin. Zombi filmi yapılmasının zamanı gelmişti" diyor. 20 yaşındaki Cepni ise Ankara'da bilgisayar mühendisliği eğitimi alıyor, "İlk olması çok önemli" diyor, kimya öğrencisi Karahan alıyor sözü: "Çok küçükken başladım korku filmi izlemeye... İnsan evrim geçirecekse daha üst bir zombi olabilir diye düşünüyorum."

Gece ilerlemiş, Büyükadalılar yataklarına çekilmiş... Zombilerin Ada'ya inme vakti gelmiş. Deneyimli oyuncu zombiler eşliğinde yürüyüş çalışmaları yapan figüran ekip minibüse doluşup adanın balık lokantalarının az ötesindeki meydanda yerlerini alıyor. 'Hareket' sesiyle, zombilerin ayak sesleri duyulmaya başlıyor, dikkat kesilen kulakların duyabileceği başka bir ses daha var; bir kıyıya ilişmiş seti izleyen ada gençlerinin çekirdek çıtırtıları... (B.Ç.)






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder