17 Haziran 2009 Çarşamba

'bu kadın benim kahramanım!' serisi, numero 3: Nezihe Muhiddin - 'enfusi şahsiyet'


nezihe muhiddin okumaları üstüne, bir vakitler yazılmıştı...


'Enfusi şahsiyet', 'edibe-i şehire'...


Kadınların tarihteki görünürlüğünü artırmasının, kendi mücadelesinin geçmişle bağlarını kurabilmesinin etkili ve dolaysız tek bir yolu var: Kadın tarihinin kadınlar tarafından eşelenmesi. Kitap Yayınevi'nin başlattığı Mor Kitaplık Kadın Tarihi ve Eserleri Dizisi tam da bu anlamda, değeri kelimelerle biçilemeyecek bir hediye sunuyor. Mor Kitaplık, bir şekilde unutulmuş, Osmanlıcadan Latin harflerine geçişle hepten silikleşmiş eserleri getirip önümüze koyuyor. Dizi; Müslüman, Türk, Ermeni, Rum, Musevi kadınlarının, kısaca Osmanlı kadınlarının çoğu günümüze ulaşmamış roman, şiir, hikâye, polemik ve tartışmalarını canlandırmayı hedefliyor. Şimdilik elimizdeki dört kitap, diziye başlangıç olarak seçilen Nezihe Muhiddin'in eserlerinden oluşuyor. Nezihe Muhiddin, ilkgençlik yıllarından itibaren siyasi ve sosyal konulara, kadınlık durumuna duyarlı olarak yetişmiş, II. Meşrutiyet'ten Cumhuriyet yıllarına uzanan yaşamı boyunca mücadeleyi bırakmamış bir düşünür, eylemci, yazar, Osmanlı-Türk kadın hakları savunucusu. Yüzyılın başında anıldığı adıyla 'edibe-i şehire' ya da kendisi hakkında ilk kapsamlı araştırmayı ortaya koyan Yaprak Zihnioğlu'nun deyişiyle 'enfusi şahsiyet'. Muhiddin, ne yazık ki çalışmalarıyla da kurgu eserleriyle de çok geç tanıştığımız bir isim. 'Türkiye'de kadınların hazıra konduğu, haklarının Cumhuriyet idaresi ve Atatürk tarafından verildiği' söylemi resmi ağızlarda ve her seçme-seçilme hakkı yıldönümünde tekrar tekrar dillendirilirken, ömrünü kadın hakları mücadelesine vermiş olan Nezihe Muhiddin'i bu kadar geç tanımış olmak ne büyük kayıp.
Kadın hakları aktivisti 1889'da dünyaya gelen Nezihe Muhiddin'in ilk makalelerinin gazetelerde yayımlanması, öğretmenlik yapmaya başlamasıyla aynı yıl olan 1909'a denk geliyor. Muhiddin yazmaya başladığı andan itibaren 1930 yılına kadar kadın hakları için yürüttüğü etkinliklere hiç ara vermiyor. İlk romanı Şebâb-ı Tebah'ın (Harcanan Gençlik) 1911'de yayımlanmasının ardından üç yüz kadar öykü, piyes, operet ve senaryoya imza atıyor, 1925'te Kadın Yolu dergisinin yayın yönetmenliğini üstleniyor. Muhiddin'in kadın hakları için kolları sıvadığı örgütlü mücadelenin köşe noktalarında; 1913'te kurulan Osmanlı Türk Hanımları Esirgeme Derneği, 1923'te kurucuları arasında bulunduğu Kadınlar Halk Fırkası ve 1924'te Türk Kadın Birliği yer alıyor. Nezihe Muhiddin, hem Osmanlı kadınını sivil yaşama dahil etme mücadelesinde, hem de Cumhuriyet rejimiyle birlikte siyasal haklar için mücadele eden kadın hareketinin öncüsü olarak göze çarpıyor. Muhiddin'in Osmanlı'yı Batı'nın ilerici yönüyle geliştirip ama mutlaka Batı'dan bağımsız olarak tasarladığı ve kadınları çıkarcı Avrupa ile mücadeleye çağırdığı dönemlerden, Cumhuriyet rejiminde kadının siyasi varlığı için çabaladığı döneme kadar uzanan düşünce dünyasında derin bir yolculuğa çıkmak için şüphesiz en güzel adres Yaprak Zihnioğlu'nun Kadınsız İnkılâp isimli çalışması olacak... Muhiddin'in siyaset sahnesinden nasıl silindiğini, roman ve öykülerinde yer yer karşımıza çıkacak milliyetçi söylemin hangi düşünce yapısından kaynaklandığını da burada bulmak mümkün. Bu üretken ve mücadeleci kadının Mor Dizi tarafından günümüze aktarılan kurgu dünyasına geçmeden önce, 'edibe-i şehire'nin yaşamının 10 Şubat 1958 günü İstanbul'da yalnız olarak bir akıl hastanesinde sona erdiği bilgisini de not düşmek gerekiyor...
Tüm kurgu eserleri bir arada Mor Dizi'nin kadın tarihine olduğu kadar edebiyat tarihine de büyük bir katkı olarak tanımlanabilecek çalışmasının ilk üç cildinde Nezihe Muhiddin'in romanları kronolojik bir sıralamayla sunuluyor. Son cilt ise yazarın makale, deneme, hitabe, edebiyat ve sanat üzerine yazıları ile Türk Kadını isimli eserine ayrılmış. Nezihe Muhiddin'in eserlerinin yer aldığı derleme her şeyden önce, Osmanlı-Türk kadın hareketinin öncülerinden olan bir ismin dünyasını yansıttığı için değerli. Muhiddin'in kadınları toplumda görmek istediği yer, kadın-erkek ilişkilerine bakışı, aşkı ve sevgiyi yorumlayışı, imparatorluktan cumhuriyete geçişte toplumda yaşanan sancılı dönüşümün kadınlar ve erkekler üzerindeki etkileri, yazarın roman ve öykülerinde karşımıza çıkıyor. Muhiddin'in kahramanları yaşadıkları dönemin koşullarını kusursuz biçimde yansıtıyor. Ve bu kahramanlar, Muhiddin'in çağdaşı yazarların yarattıklarının aksine cinselliklerini, iç dünyalarında ve dışarıda yaşadıkları şiddeti çekinmeden aktarıyor, okuyucuya. Muhiddin'in romanlarında aşklar kimi zaman klasik bir romantizm tadında yaşanıyor. Okuyucu imkânsız aşkın, birbirine kavuşamayan bedenlerin acısını görmeye hazırlanırken, kendi bedenine tam anlamıyla hâkimiyet kurmuş genç kadınlarla karşılaşıyor. Genç kızlar sonuçlarının kabul edilemez olduğunu bile bile cinselliklerini yaşamaktan çekinmiyorlar. Ancak Muhiddin'in özgürlüğü bir şekilde tatma fırsatı sunduğu genç kadınları, önünde sonunda 'gerçek sevgi'yi bularak, huzurlu aile ortamında çocukları ve onları 'gerçekten' seven eşleri ile mutlu yaşamlarına devam ediyor. Muhiddin'in Cumhuriyet'ten sonra yazdığı Ateş Böcekleri ve Güzellik Kraliçesi, bireylerin toplumsal değişim karşısında dengelerini kaybetmelerini ve yaşadıkları psikolojik şiddeti anlatıyor. Her iki romanda da kadın karakterler aracılığıyla Muhiddin'in feminist düşünce yapısından belirgin izler çıkıyor karşımıza. Güzellik Kraliçesi'nin Belgin'in düzenli yaşamının, ilk başlarda kendisinin dahi kabullenmek istemediği 'güzelliği' ile nasıl sarsıldığı anlatılırken, kadın bedeninin tarihin her döneminde 'güzellik' sıfatıyla derecelendirmesine ve bunun psikolojik sonuçlarına göz kırpıyor, Muhiddin. Ateş Böcekleri'nin iyi aile kızı Hacer ise ülkenin ilk kadın avukatı olarak, müstakbel kayınbabasının ilk zamanlar kendisiyle geçtiği dalgaya inat, yine yazarın görmek istediği eğitimli ve güçlü Türk kadını olarak karşımıza çıkıyor. Nezihe Muhiddin'in Osmanlı yaşamını konu alan romanlarında ise kadına uygulanan ve kaynağı eski gelenekler olarak gösterilen cinsel ve psikolojik şiddetle yüzleşiyoruz. Ancak yazarın, Osmanlı konaklarında cinsel ve fiziksel şiddete maruz kalan karakteri, satıldığı konakta Paşa'nın gözdesi olan Zeynep bile (Benliğim Benimdir) benliğine sahip çıkmaktan ve isyan etmekten geri kalmıyor. Muhiddin'in romanlarında göze çarpan bir diğer farklı noktaysa, yazarın feminist bakış açısına rağmen, vatan savunması söz konusu olduğunda cinsiyetçi bir söylemi sahiplenmiş olması. Yaprak Zihnioğlu, Nezihe Muhiddin'in milliyetçiliğinin saldırgan olmaktan çok savunan olduğuna dikkat çeker. Bozkurt isimli eserde, köyünden İstanbul'a göç eden ve burada yoksulluğun türlü yüzüyle karşılaşan küçük Mehmet'in öyküsü, yavaş yavaş bir kahramanlık destanına dönüşüyor. Askerlere 'Piç gâvurdan intikam alması' telkin ediliyor. Muhiddin'in vatan savunması söz konusu olduğunda başvuracağı orduyu, şehitliği, şehit analığını yücelttiği şovenist dil onun milliyetçi düşüncelerinin ürünü olarak satır aralarında yerlerini alıyor. Muhiddin'in düşünce ve duygu dünyasını yansıtan kurgu eserler, onu çok iyi tanıyan bir araştırmacı-yazarın, Yaprak Zihnioğlu'nun yönetmenliğinde ve Türkçe olarak elimizde. Nezihe Muhiddin'i ve eserlerini tanımak, geriye dönüp kendi tarihini eşelemek isteyen her kadın için önem taşıyor. Darısı Mor Dizi aracılığıyla tanıyacağımızı diğer kadın yazar ve düşünürlerinin başına... / B.Ç.


NEZİHE MUHİDDİN & BÜTÜN ESERLERİ 4 Cilt Kitaplar Kitap Yayınevi tarafından yayımlanmıştır ve her biri 30 YTL'dir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder